Mış Gibi Değil, Gerçek Güvenlik: İşyerinde Psikolojik Güvenliğe Giden Yol
- Mert Andırın
- 12 Ağu
- 2 dakikada okunur

İşyerinde Psikolojik Güvenlik: Çalışanların Sesini Duyurmak
Günümüz iş dünyasında birçok çalışan fikirlerini açıkça söylemekten, yöneticisine geri bildirim vermekten, hata yaptığında hatasını dürüstçe dile getirmekten çekiniyor. Bu durum öncelikle bireysel performansı ardından da kurum iklimini okumsuz etkiliyor. Bunun sonuçları da yılda bir ya da 2 yılda bir ölçümlenen, genellikle şirketlerin büyük bütçeler ayırarak dostlar alışverişte görsün mantığında uyguladığı ve üzerine hiçbir aksiyon almayınca da arşivlerin tozlu raflarında kendine yer bulan çalışan memnuniyeti/bağlılığı anketlerindeki süslü grafiklerde “çekimser, kopmuş, sessiz istifacı” kavramları ile kendini belli ediyor. Hem de pastadan çok büyük bir dilim alarak. Bu istenmeyen durumların önüne geçmenin en büyük ilacı ise hiç şüphesiz işyerinde psikolojik güvenliğin sağlanması..
Peki nedir bu psikolojik güvenlik?
Psikolojik güvenlik, bireylerin ekip içinde cezalandırılmadan veya dışlanmadan fikirlerini paylaşabileceklerine dair hissettikleri güven duygusudur. Kavram ilk olarak Harvard Üniversitesi’nden Prof. Amy Edmondson tarafından ortaya atılmıştır. Psiokoljik güvenliğin temel yapı taşları ;
· Hata yapma korkusu olmadan konuşabilmek
· Fikir beyan ederken yargılanmayacağını bilmek
· Ekibe katkı sağlamaya teşvik eden bir ortamda bulunmak
Organizasyonlarda psikolojik güvenliğin sağlandığı ortamlar, sadece çalışan refahını artırmakla kalmaz; aynı zamanda inovasyonu, iş birliğini ve uzun vadeli başarıyı da beraberinde getirir. Günümüzdeki yeni nesil çalışma ortamlarında bu yaklaşımı benimsemeyen şirketlerin maalesef uzun vadede başarılı olma şansının olmayacağı ortadadır. Rekabetin ışık hızıyla arttığı, çalışan profilinin hızla değiştiği günümüz dünyasında tüm işverenler ve liderler, takip ettikleri işlerinin odağına bu konuyu alarak hareket etmedikleri sürece ekiplerinin mutlu olma şansları olmadığı gibi iş çıktılarında sürekli artan verimsizliğe de katlanmak zorundadır. Çünkü korkusuz organizasyonlar, değişime daha hızlı adapte olabilir, insanlar açık konuşur, risk alır ve öğrenmeye isteklidir. Liderler, bu kültürü benimsemek için empati, açıklık ve aktif dinleme becerilerini geliştirmeli ama bunu yaparken de “mış gibi yapma” kültüründen vazgeçmelidir. Aksi halde çalışan kendini kandırılmış hissedecektir. Psikolojik güvenliği azaltan davranışları baktığımızda;
· Mikro yönetim (mikro yönetici davranışları)
· Cezalandırıcı liderlik tarzı
· Aşırı hiyerarşik yapılar
· Çalışan görüşlerinin dikkate alınmaması
· Alaycı ya da küçümseyici tutumlar
Hiç şüphesiz her bir maddenin üzerinde çok detaylı konuşmak faydalı olacaktır, ancak ne kadar uzun konuşursak konuşalım bu maddelerin temelde birleştiği en önemli 2 kavram aralarda bahsi geçen “Değer” ve “Empati”dir. Tüm liderler ve işverenler şapkalarını önüne alıp bu iki kavram çerçevesinde iş yapış şekillerini organize ettiği ve biraz da sabrettiği sürece, işyerinde psikolojik güvenliği sağlayacak fark yaratan bir kurum kültürünü yaratmak sanılanın aksine hiç de zor değildir.
Sonuç olarak şunu unutmayalım, "İnsanlar sesini duyurabildiği, anlaşıldığını hissettiği ve kendilerine dürüstçe yaklaşıldığı kadar işe, işyerine ve hayallerine bağlanır."
Çevrenizdeki herkesle ve tüm hayallerinizle olan bağlarınızın hep sımsıkı kalması dileğiyle,
Merve Yurdakal




Yorumlar